7 Aralık 2017 Perşembe

40 HADİS

  Hiç yorum yok
11:09








Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur.

1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.
(Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.)
2- İslâm, güzel ahlâktır.
(Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225)
3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.
(Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)
4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran.
(Tirmizî, Birr, 55)
5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.
(Tirmizî, İlm, 14.)
6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez)
(Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.)
7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.
(Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.)
8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır.
(Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58).
9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.
(Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.)
10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme.
(Tirmizî, Birr, 58.)
11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür.
(Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. )
12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi.
(Müslim, İ mân, 95 )
13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.
(Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.)
14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz.
(Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.)
15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.
(İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.)
16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz.
(Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.)
17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter.
(Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.)
18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.
(Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.)
19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz.
(İbn Mâce, Ruhûn, 4 .)
20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz.
(Tirmizî, Cum'a, 80.)
21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır.
(Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.)
22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.
(Tirmizî, Birr, 36.)
23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.
(Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.)
24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.
(Tirmizî, Birr, 3.)
25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası.
(İbn Mâce, Dua, 11.)
26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez.
(Tirmizî, Birr, 33.)
27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur.
(Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.)
28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.
(Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66)
29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır.
(Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.)
30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.
(Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141)
31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz.
(Buhârî, Edeb, 57, 58.)
32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu.
(Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144)
33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.
(Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75)
34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler.
(Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.)
35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir.
(Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78)
36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.
(Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.)
37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.
(Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.)
38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.
(Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.)
39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.
(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.)
40- Bizi aldatan bizden değildir.
(Müslim, Îmân, 164.)

Hepsini Oku

KUR'AN-I KERİMİN, İLMİN VE ÂLİMLERİN FAZİLETLERİ

  Hiç yorum yok
11:01

   



Peygamber Efendimiz'in(s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
     "Kur'an-ı Kerim okuyupda başka birinin kendinden faziletli bir şeye nail olduğunu zannederse Allah'ın(c.c.) yüceliğini küçümsemiş olur."
     Yine Peygamber Efendimiz'in(s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
     "Ümmetimin en faziletli ibadeti Kur'an okumaktır"
     Yine Peygamber Efendimiz'in(s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
     "En hayırlınız, ilmi öğrenip başkalarına öğreteninizdir."
     Peygamberimiz (s.a.v.) " Demirin paslandığı gibi kalpler de paslanır" buyurdu. Sâhabiler "Kalbin cilası nedir"  diye sorunca Peygamberimiz (s.a.v.) "Kur'an-ı Kerîm okumak ve ölümü hatırlamaktır" buyurdular.
     Fudayl bin Iyaz şöyle buyurur:
     "Kur'an-ı Kerim'i taşıyan kişi, İslam'ın sancağını taşıyandır. Dolayısıyla o kişinin Kur'an-ı Kerim'e hürmet için, oyun oynayan ile oynamaması, gafillerle gaflete dalmaması ve boş konuşmaması gerekir.
     Her kim sabahleyin Haşr Sûresi'in son ayetlerini (Lev enzelnâ) okur ve o gün ölürse alnına şehit mührü vurulur. Bu ayetleri akşam okuyup o gece ölürse yine alnına şehit mührü vurulur."

        İlim ve Alimlerin Faziletleri
    Konuyla ilgili sayısız Hadis-i Şerif bulunmaktadır:
    Peygamber Efendimiz(s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
    "Allah(c.c.), hakkında hayır dilediği kimseye din hususunda derin bir anlayış ihsan eder."
      Başka bir Hadis-i Şerif'te:
     "Alimler peygamberlerin vârisleridirler" demiştir.
     Herkesin bildiği gibi peygamberlikden daha üstün bir mertebe yoktur.  Dolayısıyla bu makama mirasçı olmak şereflerin en büyüğüdür.
     Başka bir Hadis-i Şerif'te:
     "Mü'minlerin en faziletlisi, kendisine ihtiyaç duyulduğu zaman faydalı olan ve kendisine müracaat edilmediği zaman da gönül zenginliği ile davranan alimdir."
     Başka bir Hadis-i Şerif'te:
     "Peygamberlik derecesine en yakın kimseler,alimler ile mücahitlerdir" çünkü âlimler peygamberlerin getirdiği dini halka anlatır, açıklarlar. Mücahitler de peygamberlerin getirdiği dini dünyaya yaymak için kılıçları ile canlarını ortaya koyarlar.
     Peygamber Efendimiz'in(s.a.v.) şöyle buyurdugu rivayet edilir:
     "Hiç şüphesiz, bir kabilenin tamamının ölmesi, bir âlimin ölümünden daha önemsizdir."
     Bir başka Hadis-i Şerif'te:
     "Kıyamet günü alimlerin mürekkebiyle şehitlerin kanı tartılacaktır."
     Bir başka Hadis-i Şerif'te:
     "Ümmetim şu iki şey yüzünden helak olur. İlmi terk etmek ve mal toplamak."
     Başka bir Hadis-i Şerif'te:
     "Ya alim ol, ya öğrenci ol, ya dinleyici ol, hiç olmazsa ilmi sevenlerden ol. Beşincisi olma. Yani ilimden haz etmeyenlerden olma; yoksa helak olmayasın."
     Bir başka Hadis-i Şerif'te :
     "İlmin afeti, kendini beğenmişliktir."
     Hikmet ehlinden bir zat şöyle söyler:
     "Kim önde gelen biri olmak gayesiyle ilim öğrenirse hem hedefini hemde başarıyı kaybeder."
     Allah Teâlâ(c.c.) şöyle buyurur:

                  Resim

     "Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri âyetlerimden uzaklaştıracağım." (A'râf suresi, 7/146.)
     İmam Şâfii şöyle der;
    "Kim Kur'an'ı Kerim öğrenirse, kıymeti artar. Kim fıkıh ilmi öğrenirse önemi artar ve kim hadis öğrenirse delilleri çoğalır. Kim matematik öğrenirse çok görüşlü olur. Kim az bilinen ilimlerden öğrenirse yumuşak huylu olur. Kim izzeti nefis sahibi olmazsa ilmi ona fayda vermez."
     Hasan bin Ali (r.a.) şöyle der:
     "Kim âlimler ile çok beraber bulunursa, dilinin bağı çözülür. Zihnindeki karışıklıkları giderme imkânı bulur. Kendindeki değişimler onun da hoşuna gider. Bildiklerine karşı güven kazanır, öğrendikleriyle amel etme cesareti bulur."
     Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.)  şöyle buyurduğu rivayet edilir:
     "Cehaletten daha büyük bir fakirlik yoktur."

                                                                        İmam Gazali Kalplerin Keşfi

Hepsini Oku

29 Kasım 2017 Çarşamba

Ya Rahıym İsminin Özellikleri ve Havassı

  Hiç yorum yok
17:28

Ya Rahıym İsminin Özellikleri ve Havassı

Bu ismin zikri (258) adettir.Zikir saati Güneş'tir. Bu ismin zikrine devam eden kimse ahirette muradına erer.Öfkeli ise öfkesi geçer, içinde gam ve kederi varsa ferahlığa dönüşür.Gönlüne genişlik ve ferahlık dolar.Herhangi bir zalimin üzerine okunursa zulmü bırakıp adalatle hareket etmeye başlar.

Hepsini Oku

Ya Rahman İsminin Özellikleri ve Havassı

  1 yorum
17:23

Ya Rahman İsminin Özellikleri ve Havassı

Bu mübarek isim (298) kere zikredilecektir. Zikir saati Güneş'tir.Bu ismin zikriyle meşgul olan kimsenin üzerinde dünya stresi (bunalımı) kalkar. Gönlüne yumuşaklık dolar.Ne isteği varsa yerine gelir.Bu mübarek isim bir cimri üzerine okunursa cömertleşir.Mevki sahiplerinin yanında makbul bir kimse olur.İstediği işi inşaallah olur.Çok kere denenmiş ve her defasında beklenen sonuç alınmıştır.

Hepsini Oku

Ya Allah İsminin Özellikleri ve Havassı

  Hiç yorum yok
17:18

Ya Allah İsminin Özellikleri ve Havassı


Ya Allah : Bu isim, Yüce Allah'ın Celal ve aynı zamanda Zat ismidir.Bütün sıfatların sırrı bu mübarek isimde toplanmıştır.Zikir miktarı (66) adettir.Saati Güneştir.Kim bu ismin zikriyle meşgul olursa kalbinde Allah sevgisinden başka herşeyi siler.Gönlüne ilahi tecelli ve nur dolar.Hiçbir zararlı kendisine zarar veremez.Bu mübarek ismin zikrine devam eden kimse durmadan yükselir ve manevi yüceliklerin doruğuna erişir.

Hepsini Oku

Sırat Köprüsü'nün Zorlukları || Son Cennete giren durumu || Şefaat Ya Resulullah !

  Hiç yorum yok
15:47




     İbni Mes'ûd (r.a) şöyle der:
     "Cehennem üzerine bilenmiş kılıç gibi keskin ve kaygan Sırat kurulur. Üzerinden geçenlere takılması için ateşten çengeller bulunmaktadır. Bunlara takılan cehenneme düşer. Bazıları Sırat'tan şimşek hızıyla geçer, çengellerin ona takılması imkansızdır. Bazıları rüzgar hızıyla geçer, bunlar da çengellere takılmazlar, kurtulma dertleri olmaz. Bazısı at hızıyla geçer, bazısı ayak hızıyla, bazıları da yürüme hızıyla, bazıları da normal yürüyüşle geçerle.
En sonda geçen kimseyi ateş yalar ve canını yakar. Fakat Allah'ın yardım etmesiyle  oda cennete girer. Ona: 'İstediğini dile, istediğini söyle!' denir.
    Adam 'Ya Rabbi, sen izzet sahibisin! Benimle alay mı ediyorsun?' diyerek şaşırır. Ona tekrar 'istediğini dile, istediğini söyle!' denir. Sonunda istediklerini söyleyince Allah ona 'Sana, istediklerinin bir kat fazlasını veriyorum'der."
 

     Müslim'in rivayet ettiğine göre Ensar'dan Ümmü Mubeşşir(r.a) şöyle der:
     Peygamberimiz bir gün eşi Hafza'nın (r.a.) yanında otururken "Allah'ın izniyle, ağacın altında bana biat edenlerin hiçbirisi cehenneme girmeyecek" buyrurken işittim. Hafsa, Hayır, ya Resûlüllah! diyerek araya girdi. Peygamberimiz(s.a.v.) ona müdahale etti ama Hafza;

   




"İçinizden, oraya uğramayacak hiç kimse yoktur..." (meryem sûresi, 19/71.) anlamındaki ayeti okuyunca Peygamberimiz(s.a.v.) ona,



     "Sonra biz, Allah'tan sakınanları kurtarırız..." (meryem suresi, 19/72) buyruyor dedi.


     Ahmed bin Hanbel'in aktardığına göre, Cehenneme girip girmeyeceği konusunda ihtilafa düşen bir guruptan bir kısmı "Mü'minler oraya hiç girmeyecek"  derken diğer bir kısmı da "Herkes oraya girecek. Sonra takva sahipleri oradan kurtulacak" diyordu. Aralarında hakem olması için içlerinden biri sahabilerden Cabir bin Abdullah'a (r.a.) geldi. Hz. Cabir ona şu cevabı verdi:
        Herkes oraya mutlaka girecek. Peygamberimizden (s.a.v.) böyle işitmediysem, şu kulaklarım sağır olsun. "Cehenneme uğramak" içine girmek anlamındadır. Fakat cehennem mü'minler için, Hz. İbrahim'e olduğu gibi serin ve selamet olacak. Öyle ki, onlar cehennemin soğuktan çığlığını duyarlar. Bundan sonra Ayet-i Kerime'nin hükmü gerçekleşir:


     

      "Sonra biz, Allah'tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız." (Meryem Suresi 19/72)
 
      Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
     "Herkes cehenneme varır. Peşinden amellerinin derecesine göre oradan çıkartılırlar. İlk çıkan şimşek hızıyla, sonra çıkan rüzgar hızıyla, sonra çıkan atın koşma hızıyla, sonra çıkan hızlı bir süvari hızıyla, sonra çıkan hızlı bir yaya hızıyla, en son çıkan da normal yaya yürüyüşüyle ordan çıkar."

Hepsini Oku

Mizan Ve Sırat

  Hiç yorum yok
14:57



      Ebû Dâvûd'un rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif'te, Peygamberimiz(s.a.v.) bir defasında başını Hz. Aişe'nin(r.a) dizine koyarak uyur. Bu esnada Hz. Aişe(r.a) ahireti hatırlaŕ ve yaşaran gözlerinden akan bir damla gözyaşı Peygamberimizin(s.a.v) yanağına düşünce Efendimiz (s.a.v.) uyanır: " Niye ağlıyorsun ey Aişe" diye sorar. Hz. Aişe(r.a), "Aklıma ahiret geldi, bundan ağladım. Acaba orada ailelerinizi hatırlarmısınız?" diye sorar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle cevap verir:
     "Nefsimi kudretinde tutan Allah Teala'ya (c.c) yemin olsun ki, ahiretin şu üç yerinde kişi kendinden başkasını hatırlamaz:
     1. İnsan terazisi hafif mi, ağır mı anlayıncaya kadar, terazi kurulup ameller tartılırken kimseyi hatırlamaz.
     2. Amel defteri dağıtılırken onu sağından mı solundan mı alacağını görünceye kadar kimseyi hatırlamaz.
     3. Sırat köprüsünden geçerken kimseyi hatırlamaz."

     Tirmizî'de geçen bir rivayete göre Enes bin Mâlik(r.a) şöyle der;
    Bir gün Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.), kıyamet günü bana şefaat edip etmiyeceğini sordum. Bana;
     "Allah izin verirse edeceğim" diye cevap verdi. Bunun üzerine"Seni nerede bulurum?" diye sordum.
    "Beni ilk önce Sırat üzerinde ara" buyurdu. "Sırat üzerinde bulamazsam?" dedim
     "O zaman Mizan önünde ara" dedi. Ben: "Mizan önünde de bulamazsam?" diye tekrar sordum. Bana şöyle cevap verdi:
    "O zaman beni havuz başında ara. Çünkü ben mutlaka bu üç yerin birinde olacağım."



     Hakim, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
     Kıyamet günü Mizan kurulur, gökler ve yer üzerine konsa onları bile tartabilir. Melekler bunu görünce: "Yâ Rabbi, bu Mizan kimin amellerini tartacak?" diye sorarlar. Allah Teâla(c.c):
     "Hangi kulumun amelini istersem, onu!" der. Bunun üzerine melekler:
     "Ey noksan sıfatlardan münezzeh olan, sana gerektiği şekilde ibadet edemedik" derler.


           
                                                                                                İmam Gazalî Kalplerin Keşfi

Hepsini Oku

21 Kasım 2017 Salı

Şeytanın Hileleri

  Hiç yorum yok
12:54

 Şeytanın Hileleri



   İblis bir gün İmam-ı Şâfi'ye (r.a) sorar, 

"Ey İmam! Beni dilediği gibi yaratan ve dilediği yolda kullanan sonra da dilerse cennete koyacak ve dilerse cehenneme gönderece olan Allah hakkında ne düşünüyorsun, tutumunda adil midir, yoksa zalim mi?"

      İmam Şafiî onun bu sözlere düşünür sonra şöyle cevap verir.

      "Be herif! Eğer seni senin arzuna uyarak yarattı ise sana zulmetmiştir, yok eğer kendi muradına binaen seni var etti ise O, yaptığından mesul değildir."

       Şeytan aldığı cevabın karşısında öyle perişan oldu ki, neredeyse yerin dibine geçecekti. Fakat çok geçmeden kendisini toparlayarak İmam Şafiî'ye dedi ki,

      "Ey İmam! Ben bu soru ile yetmiş bin abidin zihnini bulandırarak onları kulluk divanından çıkardım."


     Yine söylendiğine göre, şeytan bir gün Hz. İsa'ya (a.s) gelerek O'na "La ilahe illallâh de!" diye telkinde bulunur. Hz. İsa(a.s) ona: "Söz doğru, fakat onu senin telkin etmenle söylemem" cevabını verir.
     Çünkü onun şer maksadıyla kurduğu tuzakları kadar, hayır işleri için hazırladığı hileleri de vardır. Bu hile ve tuzaklarla abid, alim, zahid ve zengin kimseleri helak etmek için çalışır. Allah Teala(c.c) korursa bu tuzakların hepsi boşa gider.

     Allah'ım! Bizi onun tuzaklarından koru ki hidayete ermiş bir şekilde hururuna gelelim.


                                                                                                       İmam Gazali Kalplerin Keşfi

Hepsini Oku

Allah'tan ümit kesmeyin

  1 yorum
11:58

Allah'tan ümit kesmeyin


     Rivayet edildiğine göre Basra kasabalarından birinde günaha düşkün biri ölmüş. Karısı cenazesini taşımak da yardım edecek hiç kimse bulamamış. Çünkü günahkar olduğu bilindiğinden kimse cenazeye gelmemiş. Kadın cenazeyi iki hal ile musalla taşına götürtmüş. Fakat kimse namazını kılmak istememiş. Bunun üzerine kadın, toprağa vermek üzere ölüyü mezarlığa taşıtmış. Yakınlardaki tepede büyük bir zahit yaşarmış. Kadın, cenazeyi bekliyormuş, birden karşısında onu görmüş. Zahit cenazenin namazını kılmaya hazırlanmış. Bunu gören kasabalılar her tarafa "Zahit o adamın cenaze namazını kılmak için geldi" diye yayılmış. Bunun üzerine bütün kasaba halkı oraya toplanmış ve zahidin imamlığında cenaze namazını kılmışlar. Halk, zahidin bu cenazenin namazını kılmasına şaşmış. Sorulan bir soru üzerine zahit durumu açıklamış:
     Rüyamda bana şöyle söylendi; "Falan yere git. Orada yanında bit kadından başka kimsesi olmayan bir cenaze göreceksin. Onun namazını kıl. Onun günahları affedilmiştir." demiş.
     Bu sözleri duyan halk daha da şaşırmış. Bunun üzerine zahit, ölünün eşini çağırmış. Ona kocasının nasıl biri olduğunu sormuş. Kadın: " Herkesin gördüğü  gibi günün büyük bir kısmını meyhanede içki içerek geçirirdi" diye cevap vermiş. Zahit, kadına "Biraz daha düşün, hiçbir iyi amelini biliyor musun?" demiş. Kadın bu sefer söyle demiş: "Evet onun üç iyi huyunu bilirim:
    Birincisi, sabahleyin ayılınca üstünü değiştirir, abdest alır ve sabah namazını cemaatle kılar. Ama sonra yine meyhaneye döner, içki içmeye başlardı.
     İkincisi, evinde her zaman bir veya iki yetim bakardı. Onlara çocuklarından da daha iyi muamele ederdi. Onların üzerine çok titrerdi.
    Üçüncüsü, gece ortasında ayılır ve göz yaşları arasında "Ya Rabbi, bu bedenimi cehennemin neresine koymak istiyorsun" diye niyaz ederdi" demiş.

Hepsini Oku

19 Kasım 2017 Pazar

EFENDİMİZ (S.A.V.) VEFATI

  Hiç yorum yok
18:13

EFENDİMİZ (S.A.V.) VEFATI


    Hz. Aişe şöyle anlatır: Peygamberimizin (s.a.v.) vefat ettiği günün sabahında, hastalığının biraz hafiflediğini gördüklerinde yanındakiler sevinç içinde evlerine dönerek onu, eşleriyle baş başa bırakmışlardı. Bu durum karşısında öncekinden daha umutlu olduğumuz esnada Peygamberimiz(s.a.v) birden kadınlara: "Yanımdan çıkın, melek yanıma girmek istiyor" dedi. Ben hariç hepsi çıktı. Başı kucağımdaydı. Doğrulup oturdu, ben evin bir köşesine çekildim. Melekle uzun uzun konuştu. Sonra beni çağırıp başını tekrar kucağıma koydu ve kadınlara içeri girmelerini söyledi. Ben: " Bu Cebrail(a.s) değildi" dedim. Peygamberimiz(s.a.v) " Evet Ey Aişe, bu ölüm meleği Azrail'di " Bana geldi ve şöyle dedi: "Allah Teala (c.c) beni sana göndererek, yanına izinsiz girmememi emretti. İzin vermezsen geri dönerim, izin verirsen yanına girerim. Ayrıca sen emir vermedikçe ruhunu almamamı emretti. Emrin nedir? " Bende ona : " Cebrail gelinceye kadar bana müsaade et" dedim. Bu arada Cebrail gelir.
     Yine Hz. Aişe şöyle anlatır: Yaşadığımız olaylar karşısında dilimiz tutulmuştu; ne cevap verebiliyorduk ne de görüşümüzü söyleyebiliyorduk. Bizi şaşkınlık içinde bırakan bir darbe almış gibiydik. Durumun ciddiyeti ve korku yüzünden Ehl-i Beyt'ten hiç birimiz konuşamıyorduk.
     Cebrail(a.s) bekletmeden geldi. Onun geldiğini hissettim. Evde bulunanlar dışarı çıktığında şöyle dedi: " Allah Teala(c.c) sana selam veriyor ve daha iyi bildiği halde sana nasıl hissettiğini soruyor. Çünkü O senin şeref ve itibarını artırarak varlığın hepsi üzerinde üstünlük ve değerini eksiksiz hale getirmeyi ve ümmetine örnek olmanı istemiştir." Peygamberimiz:
       "Sancı çekiyorum" diye karşılık verdi. Bunun üzerine Cebrail(a.s) " O halde müjdeler olsun. Allah Teala(c.c) seni, senin için hazırladığı şeylere kavuşturmak istiyor" dedi. 
        Peygamberimiz: " Ey Cebrail! Ölüm meleği yanıma gelmek ve ruhumu kabzetmek için benden izin istedi" dedi ve olayı anlattı. 
       Peygamberimiz "Ya Cebrail (a.s), ölüm meleği benden izin istiyor, ona haber ver " dedi.
       " Ey Muhammed(s.a.v)! Rabbin sana özlem duymaktadır. Allah Teala(c.c), seni arzuladığını sana bildirmemişiydi? Yeminle söylüyorum ki, ölüm meleği bu zamana kadar hiç kimsenin yanına gelmek ve canını almak için izin istememiştir ve bundan sonra da istemeyecektir. Rabbin bunu senin izzet ve şerefini tamamlamak ve sana nasıl iştiyak duyduğunu bildirmek için yapmaktadır" dedi. Allah Resulü: 
       " O zaman Azrail gelene kadar yanımdan ayrılma" dedi ve hanımlarının içeri girmesine izin verdi. Sonra kızına : 
       " Ey Fatıma yaklaş" buyurdu. Hz. Fatıma(r.a) Resûlüllah'a iyice yanaştı, Resûlüllah(s.a.v) onun kulağına fısıldadıktan sonra Hz. Fatıma başını kaldırdı. Gözlerinden yaşlar damlıyor, üzüntüsünden hiç bir şey konuşamıyor ve sadece Resûlüllah'a bakıyordu. 
        Resul-u Ekrem(s.a.v) : 
       " Başını yaklaştır!" dedi. Hz. Fatıma tekrar Resul-i Ekrem'e yanaştı. Allah Resulü (s.a.v.) kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra başını kaldırdı, fakat bu sefer gülümsüyor ve hiç konuşmuyordu. Fatıma'da gördüğümüz bu haller çok tuhafımıza gitmişti. Resûlüllah'ın vefatından sonraki günlerde Fatıma'ya o gün neden böyle davrandığını sordum, şöyle anlattı: 
        " Kulağıma ilk fısıldayışında, ' Ben bugün vefat edeceğim' demiş ve bende ağlamıştım. İkinci fısıldayışında, 'Ehlimden ilk olarak bana seni kavuşturmasını ve seni yanıma göndermesi için Allah'a dua ettim' dedi. Buna ise sevinmiştim." 
        Hz. Aişe(r.a) şöyle devam eder:
       Sonra Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i Resûlüllah'a yaklaştırdı. Allah Resulü (s.a.v.) onları kokladı. Derken ölüm meleği geldi. Selam verdi ve Resûlüllah'ın (s.a.v) huzuruna girmek için izin istedi, Resul-i Ekrem de ona izin verdi. Ölüm meleği: "Ey Muhammed! Bize ne emredersiniz?" diye sordu. Allah Resulü(s.a.v.) :
      "Beni hemen Rabbime kavuştur" buyurdu. Azrail(a.s): 
      "Tamam, seni bugün kavuşturacağım. Çünkü Rabbin sana özlem duyuyor. Senin ruhunu almada tereddüt ettiği kadar kimsede tereddüt etmemiş (Allah bundan münezzehtir) ve sadece senden izin alıp yanına girebileceğimi emretmiştir; beklediğin an yakındır" deyip oradan ayrıldı. O sırada Cebrail(a.s) geldi ve: 
      "Selam sana ey Allah'ın elçisi! Bu benim yeryüzüne son indirilişimdir. Artık vahiy kesildi, dünya dürüldü. Bundan böyle yeryüzünde senden başkasıyla bir işim olmaz. Ben dünyaya sırf senin için gelirdim: artık yerime çekilmemin zamanı geldi" dedi. 
        Hz. Aişe(r.a) şöyle devam eder: 
        Muhammed'i hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin olsun ki, bu hususta evdeki hiç kimsenin söyleyecek bir sözü kalmamıştı. Resûlüllah'ın (s.a.v.) söylediklerinden ötürü hepimiz dehşete kapılmış, hiç bir erkeğe de haber gönderememiştik. Kalkıp Resul-i Ekrem'in yanına vardım. Başını bağrıma koydum. Elimi göğsüne koyduğumda sanki her an bayılacak gibiydi. Sonra kendinden geçti. Bu güne kadar hiç görmediğim bir  şekilde terler boşalmaktaydı. Alnındaki terleri silmeye başladım. Bu zamana kadar onun terinin kokusundan daha hoş bir koku koklamıştım. Bir müddet sonra kendine geldi. Ben: "Anam, babam, ailem, ruhum sana feda olsun; neydi o alnında boşalan terler!" dedim. O bana: 
      "Ey Aişe! Mü'minin ruhu teriyle birlikte, kâfirin ise eşeğinki gibi ağzının yan taraflarından çıkar" buyurdular.
        İşte o zaman korktuğumuz başımıza geldi. Bizler hemen ailelerimize haber haber yolladık. Erkeklerden ilk gelen babamın gönderdiği kardeşim (Abdurrahman bin Ebu Bekir) idi. Fakat (erkeklerden) hiç kimse gelmeden Allah Resulü (s.a.v.) ruhunu tealim etmişti.
         Allah Teala'nın(c.c), Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) vefat anında erkekleri ondan uzak tutmasının sebebi, Allah'ın(c.c) Resûlüllah'a yardımcı olmaları için Mikail(a.s) ve Cebrail'i (a.s) onun yanına göndermiş olmasıydı.
       Allah Resûlü (s.a.v) her baygınlık geçirdiğinde sanki kendisine bir takım tercihler sunuluyormuşçasına, "Hayır, ben refik-i a'layı istiyorum" diyordu.
       Bazı aralar kendisine gelip güç yetirdiğinde , "Namaz! Namaz! Cemaatle birlikte namaz kıldığınız müddetçe birbirinizden kopmazsınız" buyuruyordu. Resûlüllah (s.a.v.) vefat edinceye kadar hep bu şekilde "Namaz! Namaz!" deyip durdu.
       Hz. Aişe (r.a) şöyle der: "Resûllüllah(s.a.v.) pazartesi günü, kuşluk vaktinin yükselmesi ile zeval (güneşin tam tepede olma) vakti arasında vefat etti."


                                                                                                İMAM GAZALİ Kalplerin Keşfi

Hepsini Oku