19 Kasım 2017 Pazar

EFENDİMİZ (S.A.V.) VEFATI

  Hiç yorum yok

EFENDİMİZ (S.A.V.) VEFATI


    Hz. Aişe şöyle anlatır: Peygamberimizin (s.a.v.) vefat ettiği günün sabahında, hastalığının biraz hafiflediğini gördüklerinde yanındakiler sevinç içinde evlerine dönerek onu, eşleriyle baş başa bırakmışlardı. Bu durum karşısında öncekinden daha umutlu olduğumuz esnada Peygamberimiz(s.a.v) birden kadınlara: "Yanımdan çıkın, melek yanıma girmek istiyor" dedi. Ben hariç hepsi çıktı. Başı kucağımdaydı. Doğrulup oturdu, ben evin bir köşesine çekildim. Melekle uzun uzun konuştu. Sonra beni çağırıp başını tekrar kucağıma koydu ve kadınlara içeri girmelerini söyledi. Ben: " Bu Cebrail(a.s) değildi" dedim. Peygamberimiz(s.a.v) " Evet Ey Aişe, bu ölüm meleği Azrail'di " Bana geldi ve şöyle dedi: "Allah Teala (c.c) beni sana göndererek, yanına izinsiz girmememi emretti. İzin vermezsen geri dönerim, izin verirsen yanına girerim. Ayrıca sen emir vermedikçe ruhunu almamamı emretti. Emrin nedir? " Bende ona : " Cebrail gelinceye kadar bana müsaade et" dedim. Bu arada Cebrail gelir.
     Yine Hz. Aişe şöyle anlatır: Yaşadığımız olaylar karşısında dilimiz tutulmuştu; ne cevap verebiliyorduk ne de görüşümüzü söyleyebiliyorduk. Bizi şaşkınlık içinde bırakan bir darbe almış gibiydik. Durumun ciddiyeti ve korku yüzünden Ehl-i Beyt'ten hiç birimiz konuşamıyorduk.
     Cebrail(a.s) bekletmeden geldi. Onun geldiğini hissettim. Evde bulunanlar dışarı çıktığında şöyle dedi: " Allah Teala(c.c) sana selam veriyor ve daha iyi bildiği halde sana nasıl hissettiğini soruyor. Çünkü O senin şeref ve itibarını artırarak varlığın hepsi üzerinde üstünlük ve değerini eksiksiz hale getirmeyi ve ümmetine örnek olmanı istemiştir." Peygamberimiz:
       "Sancı çekiyorum" diye karşılık verdi. Bunun üzerine Cebrail(a.s) " O halde müjdeler olsun. Allah Teala(c.c) seni, senin için hazırladığı şeylere kavuşturmak istiyor" dedi. 
        Peygamberimiz: " Ey Cebrail! Ölüm meleği yanıma gelmek ve ruhumu kabzetmek için benden izin istedi" dedi ve olayı anlattı. 
       Peygamberimiz "Ya Cebrail (a.s), ölüm meleği benden izin istiyor, ona haber ver " dedi.
       " Ey Muhammed(s.a.v)! Rabbin sana özlem duymaktadır. Allah Teala(c.c), seni arzuladığını sana bildirmemişiydi? Yeminle söylüyorum ki, ölüm meleği bu zamana kadar hiç kimsenin yanına gelmek ve canını almak için izin istememiştir ve bundan sonra da istemeyecektir. Rabbin bunu senin izzet ve şerefini tamamlamak ve sana nasıl iştiyak duyduğunu bildirmek için yapmaktadır" dedi. Allah Resulü: 
       " O zaman Azrail gelene kadar yanımdan ayrılma" dedi ve hanımlarının içeri girmesine izin verdi. Sonra kızına : 
       " Ey Fatıma yaklaş" buyurdu. Hz. Fatıma(r.a) Resûlüllah'a iyice yanaştı, Resûlüllah(s.a.v) onun kulağına fısıldadıktan sonra Hz. Fatıma başını kaldırdı. Gözlerinden yaşlar damlıyor, üzüntüsünden hiç bir şey konuşamıyor ve sadece Resûlüllah'a bakıyordu. 
        Resul-u Ekrem(s.a.v) : 
       " Başını yaklaştır!" dedi. Hz. Fatıma tekrar Resul-i Ekrem'e yanaştı. Allah Resulü (s.a.v.) kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra başını kaldırdı, fakat bu sefer gülümsüyor ve hiç konuşmuyordu. Fatıma'da gördüğümüz bu haller çok tuhafımıza gitmişti. Resûlüllah'ın vefatından sonraki günlerde Fatıma'ya o gün neden böyle davrandığını sordum, şöyle anlattı: 
        " Kulağıma ilk fısıldayışında, ' Ben bugün vefat edeceğim' demiş ve bende ağlamıştım. İkinci fısıldayışında, 'Ehlimden ilk olarak bana seni kavuşturmasını ve seni yanıma göndermesi için Allah'a dua ettim' dedi. Buna ise sevinmiştim." 
        Hz. Aişe(r.a) şöyle devam eder:
       Sonra Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i Resûlüllah'a yaklaştırdı. Allah Resulü (s.a.v.) onları kokladı. Derken ölüm meleği geldi. Selam verdi ve Resûlüllah'ın (s.a.v) huzuruna girmek için izin istedi, Resul-i Ekrem de ona izin verdi. Ölüm meleği: "Ey Muhammed! Bize ne emredersiniz?" diye sordu. Allah Resulü(s.a.v.) :
      "Beni hemen Rabbime kavuştur" buyurdu. Azrail(a.s): 
      "Tamam, seni bugün kavuşturacağım. Çünkü Rabbin sana özlem duyuyor. Senin ruhunu almada tereddüt ettiği kadar kimsede tereddüt etmemiş (Allah bundan münezzehtir) ve sadece senden izin alıp yanına girebileceğimi emretmiştir; beklediğin an yakındır" deyip oradan ayrıldı. O sırada Cebrail(a.s) geldi ve: 
      "Selam sana ey Allah'ın elçisi! Bu benim yeryüzüne son indirilişimdir. Artık vahiy kesildi, dünya dürüldü. Bundan böyle yeryüzünde senden başkasıyla bir işim olmaz. Ben dünyaya sırf senin için gelirdim: artık yerime çekilmemin zamanı geldi" dedi. 
        Hz. Aişe(r.a) şöyle devam eder: 
        Muhammed'i hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin olsun ki, bu hususta evdeki hiç kimsenin söyleyecek bir sözü kalmamıştı. Resûlüllah'ın (s.a.v.) söylediklerinden ötürü hepimiz dehşete kapılmış, hiç bir erkeğe de haber gönderememiştik. Kalkıp Resul-i Ekrem'in yanına vardım. Başını bağrıma koydum. Elimi göğsüne koyduğumda sanki her an bayılacak gibiydi. Sonra kendinden geçti. Bu güne kadar hiç görmediğim bir  şekilde terler boşalmaktaydı. Alnındaki terleri silmeye başladım. Bu zamana kadar onun terinin kokusundan daha hoş bir koku koklamıştım. Bir müddet sonra kendine geldi. Ben: "Anam, babam, ailem, ruhum sana feda olsun; neydi o alnında boşalan terler!" dedim. O bana: 
      "Ey Aişe! Mü'minin ruhu teriyle birlikte, kâfirin ise eşeğinki gibi ağzının yan taraflarından çıkar" buyurdular.
        İşte o zaman korktuğumuz başımıza geldi. Bizler hemen ailelerimize haber haber yolladık. Erkeklerden ilk gelen babamın gönderdiği kardeşim (Abdurrahman bin Ebu Bekir) idi. Fakat (erkeklerden) hiç kimse gelmeden Allah Resulü (s.a.v.) ruhunu tealim etmişti.
         Allah Teala'nın(c.c), Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) vefat anında erkekleri ondan uzak tutmasının sebebi, Allah'ın(c.c) Resûlüllah'a yardımcı olmaları için Mikail(a.s) ve Cebrail'i (a.s) onun yanına göndermiş olmasıydı.
       Allah Resûlü (s.a.v) her baygınlık geçirdiğinde sanki kendisine bir takım tercihler sunuluyormuşçasına, "Hayır, ben refik-i a'layı istiyorum" diyordu.
       Bazı aralar kendisine gelip güç yetirdiğinde , "Namaz! Namaz! Cemaatle birlikte namaz kıldığınız müddetçe birbirinizden kopmazsınız" buyuruyordu. Resûlüllah (s.a.v.) vefat edinceye kadar hep bu şekilde "Namaz! Namaz!" deyip durdu.
       Hz. Aişe (r.a) şöyle der: "Resûllüllah(s.a.v.) pazartesi günü, kuşluk vaktinin yükselmesi ile zeval (güneşin tam tepede olma) vakti arasında vefat etti."


                                                                                                İMAM GAZALİ Kalplerin Keşfi

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder